Bugune kadar Avrupa Birligi Surecinde Turkiye konulu pek cok yazi gorduk ve okuduk, ilk defa olarak Avrupa Birligi Surecinde
Islam Hukuku konusu bu yazida ele aliyoruz. Aslinda konunun ozu bir okurumun sorusuna dayanmaktadir. Okurum bana gonderdigi
elektronik postasinda Turkiyenin Avrupa Birligine girebilmesinin on kosulunun Islāmi terketmesi olacagini soyleyerek, bu surecte
Islām Hukukunun durumu hakkinda Islam Hukuku ile diger hukuk sistemleri uyusabilir mi? sorusunu yoneltmektedir.
Bilindigi gibi Islām Hukuku uclu bir formel yapiya sahiptir. Aciklamak gerekirse Islām Hukukunun duzenleme alaninda MUAMELAT
dedigimiz sahislar arasi iliskilerden amme hukukunu da icine alan bir sahaya sahip kisim; UKUBAT dedigimiz ceza hukukunu ve
IBADAT dedigimiz ibadetlerle ilgili olan kisim yer alir.
Islām Hukukunun diger beseri hukuk sistemlerinden farkli yonu ibadetleri de duzenleme alani icerisine almis olmasidir.
Diger yonleriyle aynilik gosterir. Yani beseri hukuk sistemleri de muamelat ve ukukat konularini duzenler Islām Hukuku da.
Bu bakimdan bir uyusma soz konusudur.
Amac yonunden el alindiginda da diger hukuk sistemleri gibi Islām Hukukunun da toplumun rahat, huzur ve mutlulugunu saglmak
amacini guttugunu gormekteyiz. Nitekim hukuk: Bir toplumun rahat, huzur ve mutlulugunu temin etmek amaciyla, toplumun meydana
getiren bireylerin birbirleriyle, devletle ve devltelerin birbirleriyle olan iliskilerini duzenleyen ve devlet kudretiyle
desteklenen kurallar butunu veya kisaca Cemiyeti nizamlayan ve devlet mueyyidesiyle kuvvetlendirilmis bulunan kaideler butunu
olarak tanimlanmaktadir. Bu bakimdan da Islām hukuku ile diger hukuk sistemleri arasinda fark bulunmadigi gorulmektedir.
Islām Hukuku ile diger beseri hukuk sistemleri arasindaki en onemli fark, Islām Hukukunun ibadetler alanini duzenlemis
olmasidir.
Orneklendirmek gerekirse; nikah konusunu ele alalim: Nikah, bir toplumun en kucuk birimi ailenin tesekkul etmesinde hukuki
otoritenin mesrulastirmasi olarak, bir kadin ve bir erkekten meydana gelen nikah akti taraflarinin evlenme iradesinin, toplum
adina devlet tarafindan onaylanmasi demektir. Yani yalin anlamiyla nikah, birbirleriyle evleneek olan iki sahsin, bu evlilik
iliskilerinin mesru oldugunun yetkili otorite tarafindan kabulu ve ilgili taraflara duyulmasi hadisesidir.
Islāmdaki nikah anlayisi da bundan farkli degildir. Nikah icin dini bir otorite (ki Islāmda boyle bir otorite yoktur)
gerekmez, nikahta asil olan bu evlilik iliskisinin ilani, yani duyurulmasidir. Duyulma islemi gerceklestikten sonra ayrica
dinī bir yetkili tarafindan onaylanmasina gerek yoktur.
Fakat dinī bir yetkili (bu genellikle imam olmaktadir) onunde, ancak kimseye duyurmadan yapilan nikahlarin ise hem hukuken
hem de Islām acisindan gecerliligi olamaz. Cunku bunda ilan, duyurma sarti gerceklesmemektedir.
Ornekler artirilabilir olmasina karsin yazinin boyutlarini uzatacagindan daha fazla ornek vermeye gerek gormuyorum. Sonuc
olarak Islām Hukuku, kazuistik (meseleci) bir sistem bulunmasi ve amaci toplumun maslahatini gerceklestirmek olmasi sebebiyle,
toplumun problemlerinin cozumunde kendisinden istifade edilebilecek her turlu cozum onerisine aciktir. Fakat meselelerin cozumunde
Islāmin ana kaynaklari olan Kuran ve Sunnet cercevesi disina cikilmasini onaylamaz.
|
 |
|