Bugün Islam Hukuku olarak bildigimiz bilim Islam bilimler
tarihinde butun bilimlerin anasi sayilabilecek nitelikte bir bilimdir ve Islami literaturde Fikh olarak bilinir. Fikh ise
sozluk anlami itibariyle, derinlemesine anlayis, derin bilgi, kavramak gibi anlamlara gelir. Bir bilim dalinin adi olarak
ise en ozlu tanimiyla Ebu Hanife (h. 150)'nin ifade ettigi sekilde "Bir kimsenin lehinde ve aleyhinde olan seylerin bilgisine
sahip olmasi"dir.
Diyanet Isleri Baskanliginin
yayinlamis oldugu ilmihalde Islam Hukuku icin sunlar yazmaktadir: "Fikh terimi, hicri ilk asirda zihni caba ile elde edilen
dini bilgilerin tamamini ifade etmisken, iman ve itikat konularinin ayri bir ilim dali olarak tesekkul etmesine paralel olarak,
ileri donemlerde Islam'in fert ve toplum hayatinin degisik yonleriyle ilgili ser'i-ameli hukumlerini bilmenin ve bu konuyu
inceleyen ilim dalinin ozel adi olmustur" (Ilmihal, I. 141).
Omer Nasuhi Bilmen ise Fikh icin su tanimi vermektedir:
"insanin amel cihetinden lehine ve aleyhine olan ser`i hukumlari bir meleke halinde bilmesi demektir. Diger bir tarife gore
fikh ameliyata, yani ibadat, uqubat, ve muamelata muteallik ser`i hukumlari mufassal delilleriyle bilmekten ibarettir.
Sabri Sakir Ansay Hukuk Tarihinde Islam Hukuku adli
kitabinda fikh icin sunlari soylemektedir: Islam hukukuna Islam ulemasinca fikih denir. Fakat fikih tabiri Avrupalilarin hukuk
kelimesine verdikleri manadan farkli bir mana ifade eder. Fikih Arapca bir kelime olup, lugatte anlamak, bir seyi bilmek demektir.
bundan dolayidir ki seriati bilmek manasina tahsis edilmistir. Fakat bu alelade bir bilmek degil, ser`i hukumlari, cuz'i meseleleri
teemmul ve re'y, ictihat yani delillerden istinbat melekesiyle bilmektir. Boyle bir melekeye, yani istinbat kuvvetine malik
olan kimseye fakih, muctehit derler. Bu cuz'i hukumlardan bahseden ilim, ilm-i fikihtir. Istilah manasi itibariyle fikhin
iki tarifi vardir: biri Hanefi, oburu Safii imamlarinindir. Imam-i Azam bu ilmi ser`i hukumlarini insanin kendi lehinde ve
aleyhinde olan hukumlari bilmesidir diye tarif eder.
Fikih icin verilmis diger tanimlardan bazilari da sunlardir:
- Fikih: "mukelleflerin yapip
etmelerine (fiiller) iliskin olarak sabit olan ser`i hukumleri bilmektir."
- Fikih: "Muctehitlerin, tafsil ser` delillerden istinbat
ettigi ser`i ameli hukumlerdir."
- "Muctehitlerin, her bir ameli meseleyi ilgilendiren
delilleri tek tek inceleyip onlardan cikardiklari hukumlere "fikih" denir."
- Fikih : "ser`i-ameli hukumleri, tafsili (ayri ayri)
delillerine dayanarak bilmektir."
- "Lugatte bilmek, anlamak, bir seyi iz`an ile, fetanetle
suurlu bir halde idrak etmek, bir seyin kunhune vakif olmak, kapali bir seyin hakikatine nazar-i infaz edebilmek, kendisine
hukum taalluk eden hafi bir manaya muttali olmak gibi manalari ifade eder.
- Istilahta fikih: "insanin amel cihetiyle lehine ve
aleyhine olan ser`i hukumleri bir meleke halinde bilmesi" demektir.
- Diger bir tarife gore fikih: "ameliyata, yani ibadat,
ukubat ve muamelata muteallik ser`i hukumleri mufassal delilleriyle bilmek"ten ibarettir."
- Amme ve fert hayatinin ve ticaret munasebetlerinin
her vechesi, dinin tasvip ettigi ahkama gore, tanzim edilmesinde, kendisinden yararlarnilan ahkama fikih denir.
- Dinin furuuna, ameli hayata ait bilgileri ve hukumleri
ihtiva eden ilim dalina fikih denir.
Bir bilim olarak Fikh, sosyal hayata iliskin hukuki
hukumleri inceleyen furu ve hukum elde etme yollarini inceleyen usul olarak ikiye ayrilirsa da, aslinda hilaf, fetva, kaza,veraset
gibi pek ēok alt bilim dalini da icine almaktadir. Islami ilimlerin anasi niteligindeki bir bilimin, butun tarihi surec boyunca
gormus oldugu islev ise tartismasiz olarak cok onemlidir.
ISLAM HUKUKUNUN TANIMI
GIRIS
Her ne kadar gunumuzde bir takim kimselere gore tatbik-i gayr-i kabil (uygulama imkani olmayan) olarak degerlendirilse
de Islam Hukuku (Fikh), kendisini Musluman olarak tanimlayan fertlerin gunluk hayatlarinda uymaya ozen gosterdikleri bir hayat
tarzidir. Cunku o, en genel anlamiyla, Musluman bir bireyin dunyada nasil yasamasi gerektiginin anahtarlarina sahiptir. Nerede,
nasil yasayacak, hangi durumlarda nasil davranacak, Allaha ve diger Muslumanlara, diger insanlara karsi nasil bir tavir izleyecek,
fikih butun bunlarin anahtarlarini icinde bulundurur. Bu yuzden her zaman tatbiki kabildir (uygulanabilir).
Onu tatbik-i gayr-i kabil olarak niteleyenler, kanimca bir pratikten, demokratik, laik bir Musluman devleti olan Turkiye
pratiginden hareketle bunu soylemektedirler. Bu, iki amac icin soylenebilir: Birincisi Turkiye Cumhuriyeti Devleti modern
bir anayasaya sahip bir devlettir, bu yuzden de Islām Hukukunun bu devlette uygulama alani yoktur demek icin; Ikincisi Demokratik,
laik bir devlette Islam Hukuku uygulanamaz demek icin. Her ikisi birbirine cok benzese de, bu ikisinin aralarinda cok onemli
bir fark vardir. O da birinci amaca sahip olanlarin Islām Hukukunun gerekliligine inanmamasi, ikinci amaca sahip digerlerinin
ise demokrasiye inanmamasidir. Netice her iki amac sahiplerinin Islām Hukukunu yeteri kadar bildigi soylenemez.
Islām Hukuku Turkiye Cumhuriyeti Devletinde de uygulanabilir ve hatta uygulanmaktadir ve ayrica din olarak Islām ile demokrasi
birbirine aykiri seyler degildir. Her ne kadar bu soylenenler ayri bir tartismanin yolunu acar nitelikte olsa da bizim bu
calismadaki amacimiz demokrasi-Islām, Turkiye Cumhuriyetinde Islam Hukuku uygulamalari gibi cok buyuk onem arz eden bu iki
konuyu tartismak degildir. Bu calismanin amaci Islām Hukukunu yeterince bilmeden onun hakkinda yorum yapan kisilere onu tanitmaktir.
O nedenle burada Islām Hukuku terimini meydana getiren Islām ve hukuk kavramlari aciklandiktan sonra klasik literaturdeki
adiyla Fikh kavraminin tanim ve mahiyeti uzerinde durulacaktir.
1. ISLAM NEDIR?
Arapca s-l-m kokunden turemis olan Islam kelimesi sozlukte inkiyad, boyun egmek, teslim, baris, esenlik gibi anlamlara
gelmektedir. Istilahta ise, en genel anlamiyla, Hazret-i Muhammed (S.A.S.)e gonderilmis olan ve onun insanlara teblig ettigi
dinin adidir . Tanimda gecen temel unsur olan din kavramini biraz acmak gerekirse, Insanin Allah, diger insanlar ve varliklarla
iliskilerini duzenleyen ve hayatina yon veren, onlarla ilgili davranislarina esas olacak kurallar butunudur. Bu tanimdan dinin
uc temel ozelliginin oldugunu anlamaktayiz. Birincisi insanin Allah ile munasebetlerini duzenlemesi, ki bunlar genel olarak
ibadetlerdir; ikincisi insanin diger insanlarla (bireyin toplumla) ve varliklarla iliskilerini duzenlemesi, ki bunlarda cezalar
ve muamelelerdir; ucuncusu insanin hayatina ve davranislarina yon verecek kurallara sahip olmasi. Unlu Cibril Hadisinde Hz.
Muhammed (S.A.S.) Islām'i:
"Islām, Allah'tan baska ilāh olmadigina, Muhammed'in O'nun kulu ve elcisi olduguna sehādet etmen, namaz kilman, zekāt
vermen, Ramazan orucu tutman, gucun yettigi takdirde Beytullah'a haccetmendir."
seklinde tanimladiktan sonra imani:
"Allah'a, meleklerine, kitaplarina, peygamberlerine, āhret gunune inanmandir. Kadere yani hayir ve serrin Allah'tan
olduguna da inanmandir."
biciminde tarif etmekte ve onun iman ve ibadetleri de icine bir sistem oldugunu vurgulamaktadir.
Yukarida anlatilanlarin tamamindan bir netice cikaracak olursak; Islām icin insanin yeryuzunde nasil yasamasi gerekiyorsa
oyle yasabilmesinde kendisine yol gosteren kurallari da iceren ilahi bir inanc, ibadet, ahlak ve hukuk sistemi soyleyebiliriz.
2. HUKUK NEDIR?
Arapca hak kelimesinin cogulu olan hukuk sozluk anlami itibariyle haklar demektir. Istilahta ise toplumun nizamlanmasindan
kendisinden istifade edilen Sosyal Duzen Kurallarindan biri olarak degerlendirilir ve toplumun rahat, huzur ve mutlulugunun
saglanmasi amacini saglayan, devlet mueyyidesiyle desteklenen kurallari ifade eder. Degisik bir anlatimla sosyal duzen kurallarindan
biri olarak hukuk, toplumu meydana getiren fertler arasinda adalet, esitlik ve hurriyeti saglayarak, fertlerin birbirleriyle
ve toplumla iliskilerini duzenleyen ve kendisine uyulmasi kamu otoritesi (devlet) ile saglanan kurallar butunu olarak tanimlanabilir.
Dikkat edilirse bir din olarak Islām ile hukuk arasinda amac bakimindan bir benzerlik oldugu gorulmektedir. O da her ikisinin
de fert ve toplum hayatini duzenlemeyi icermesidir. Islāmda ek olarak ferdin Allah ile olan iliskilerinin duzenlenmesi de
soz konusu olmaktadir. Bu sekilde kisaca Islam ve hukuk kavramlarinin tanimlarini verdikten sonra simdi Islam Hukuku kavrami
uzerinde durabiliriz.
3. ISLAM HUKUKU (FIKH) NEDIR?
Islām; ve hukukkelimelerinin bir araya gelmesinden olusan ve bugun Ilahiyat Fakultelerinde bir ana-bilim dali olarak degerlendirilen
Islām Hukuku, Islām Tarihinde Fikih olarak bilinen bilim dalindan baska bir sey degildir. O nedenle burada hukuktan daha genis
kapsamli olarak degerlendirilmesi mumkun olan fikh kavrami uzerinde durulmasi yerinde olacaktir.
Lugatte bilmek, anlamak, bir seyi iz`an ile, fetanetle suurlu bir halde idrak etmek, bir seyin kunhune vakif olmak, kapali
bir seyin hakikatine dusunceyi nufuz ettirmek, kendisine hukum taalluk eden gizli bir manay kavramak gibi manalari ifade eden
fikh; Istilahta: "insanin amel yonunde lehine ve aleyhine olan ser`i hukumleri bir meleke halinde bilmesi" demektir.
Diger bir tarife gore fikih: "ameliyata, yani ibadetler, cezalar ve sahirlar arasi iliskilere dair ser`i hukumleri tek
tek delilleriyle bilmekten ibarettir. diye tanimlanmistir.
Islam Hukuku, klasik literaturdeki kullanimiyla Fikih, Musluman bireyin gunluk hayatini surdururken bilmek ihtiyacinda
oldugu temel bilgileri elde edebilecegi disiplinin adidir. Islam hukukculari Fikih'in cesitli tanimlarini yapmislardir. Bu
tanimlardan bazilari soyledir:
- Fikih: "mukelleflerin yapip etmelerine (fiiller) iliskin olarak sabit olan ser`i hukumleri bilmektir. "
- Fikih: "Muctehitlerin, tafsilī ser` delillerden istinbat ettigi ser`i ameli hukumlerdir. "
- "Muctehitlerin, her bir ameli meseleyi ilgilendiren delilleri tek tek inceleyip onlardan cikardiklari hukumlere
"fikih" denir. "
- Fikih: "Ser`i-ameli hukumleri, tafsili (ayri ayri) delillerine dayanarak bilmektir. "
- Amme ve fert hayatinin ve ticaret munasebetlerinin her vechesi, dinin tasvip ettigi ahkama gore, tanzim edilmesinde,
kendisinden yararlanilan ahkama fikih denir .
- Dinin furuuna, ameli hayata ait bilgileri ve hukumleri ihtiva eden ilim dalina fikih denir .
- "En genis anlamiyla fikih, Islam'i bir butun olarak Sari'in maksadina uygun bicimde dogru kavramak ve onu cagin
sartlarina uygun ve ihtiyaclari karsilayacak bir sekilde, insanlara anlayabilecekleri bir dille, kolayca yasayabilecekleri
ve yasadiklarinda da ahirete giden dunya hayatlarinda mutlu olacaklari bir bicimde pratik hayata gecirme kabiliyet ve basarisidir.
"
Abdulvahhab Hallaf'in Ilmu Usuli'l-Fikh adli kitabinin cevrisinin basina bir giris ekleyen Huseyin Atay bu kitapta su
tanimlari toplamistir .
- Ictihat yoluyla elde edilen hukumleri bilmektir.
- Fikih, dinden oldugu zorunlu olarak bilinmeyen bizzat istidlalle elde edilen ameli hukumlerin bilinmesinden ibarettir.
- Fikih, istidlal ve fikir yoluyla elde edilen, fer`i, ser`i hukumlerin tumunden meydana gelen ilimdir.
- Fikih, istidlal yoluyla ayri ayri delillerinden elde edilen fer`i ser`i hukumleri bilmektir.
Tanimlari daha da artirmak mumkundur, ancak butun bu tanimlardan fikih icin ortaya cikan genel bir tanim verecek olursak;
o da: "Fikih: Gunluk hayatinda Musluman ferdin bilme ihtiyacini hissettigi, dinle ilgili olan ve olmayan durumlarla ilgili
olarak Muctehitlerin temel ve tali kaynaklar kanaliyla ortaya koyduklari hukumlerdir" diyebiliriz.
SONUC
Islam Hukuku (Fikh)nu tanitmayi amacladigimiz bu kisa calismada kavrami olusturan Islām ve hukuk terimlerini tanittiktan
sonra, klasik literaturdeki adiyla fikh kavraminin cesitli tanimlarini aktardik. Netice olarak diyebiliriz ki: Islam bir din
olarak ferdin Allah, diger insanlar ve varliklarla iliskilerini duzenleyen bir ibadetler, cezalandirma ve soysal iliskiler
sistemi olarak, toplumu nizamlama amacini tasiyan hukuk kurallarini da icinde barindirabilmektedir. Bu sebeple Islām hukuk
yada fikh bireyin yeryuzunde Allah'in istedigi standartlarda bir sahsiyet olarak hayatini surdurebilmesinde kendisine yol
gosterici kurallari ifade eden bir disiplindir denilebilir.
ISLAM HUKUKUNUN KAYNAKLARI
ISLAM DINININ ANA KAYNAGI OLARAK KURAN-I KERIM
Allah Teāla, Hz. Ademden itibaren yeryuzundeki insan varligina ilahi gercekleri bildirmek, anlatmak, kisaca teblig etmek
uzere cesitli zamanlarda peygamberler, suhuflar kitaplar gondermistir. Butun bu ilahi mesajlarin temel icerigi Allah'in varligi
ve birliginin insanlara bildirilmesi, insanlari yoktan var eden yuce yaraticinin, kendisine ibadet edilmeye layik tek varlik
oldugu, gonderilen tebligcilerin sadece birer vasita oldugu gibi bir takim mesajlardir.
Insanliga gonderilmis olan ilahi bildirilerin sonuncusu Hz. Muhammed vasitasiyla nazil edilmis olan Kuran-i Kerimdir.
Kuran-i Kerim, kendisinin Allah katindan oldugunu (Ankebut, 29:50); insanliga bir hidayet rehberi oldugunu (Bakara, 2:2; Isra,
17:9); insanlarin akletmeleri, dusunmeleri icin indirildigini (Nahl, 16:44; Nisa, 4:82); peygamberin gorevinin sadece teblig
oldugunu (Enbiya, 21:109); insanin irade sahibi bir varlik olarak yaratildigini ve akil sahibi bir varlik olarak gercegi arayip
bulmakla yukumlu oldugunu (Bakara, 2:30) soylemektedir. Bunlarin yaninda Kuranda insanlarin akletmelerinde kendilerine yardimci
olacak, gecmis kavimlerin cesitli tarihi hadiseleri (kissalar); dunyayi gezip dolasarak ibret almalari, Allahtan baska bir
yaratici olamayacagini kendi akillariyla kesfedebilemeri icin neler yapmalari gerektigi konularinda da bilgiler mevcuttur.
Bundan baska, Kuranin inis surecine sahit olan toplumun gecmiste sahip olduklari bir takim orf, adet, geleneklerin yanlis
ve dogrularinin neler oldugu, insanin yeryuzunde insan gibi yasamak icin ihtiyaci olan seylerin anahtarlari, sosyal, hukuki,
kulturel hayatin her yonuyle insanlarin insan gibi yasama standartlarina gore sekillendirilmesi gerekliligi ve bunu yapmanin
insanin gorevi oldugunu bildiren hukumler de yer almaktadir. Kisaca Kuran-i Kerim bu dunyada yasayan insanlarin, bu dunyayi
imar etmelerini, bunu yaparken de butun nimetlerini karsiliksiz olarak kendi emrine amade kilan yuce yaraticiya karsi kulluk
gorevlerini eksiksiz yerine getirmelerini istemektedir.
Kuran-i Kerīm, insanlarin yeryuzunu imar etmelerinde yol gosterici, dunya hayatinda ve ebedi hayat olan ahirette mutlu
olmalari icin yapmalari ve yapmamalari gereken bazi seyleri bildiren bir rehberdir.
Kuranin indirildigi toplum Arap toplumu olmasina ragmen, Kuran ve onun insanlik icin sectigini bildirdigi Islām (Maide,
5:3) butun insanliga gonderilmistir. Hatta denilebilir ki insanligin geneli icin gonderilmis tek din oldugu icin, evrensel
olan tek din Islāmdir.
Kuran-i Kerīmi ozellikleri acisindan inceledigimizde, Onun bir hidayet rehberi olmasinin ve butun insanliga gonderilmesinin
yaninda su ozellikleri de saymamiz mumkundur:
1)Kuran Hz. Muhammed vasitasiyla gonderilmistir.
2)Kuranin dili Arapcadir. Kuranin dilinin Arapca olmasi bir takim insanlarin Arapcanin kutsal oldugu gibi bir kanaate
ulasmalarina yol acmistir. Halbuki onun Arapca olmasi, gonderildigi toplumun anlamasi icindir. Yoksa, Kuran baska bir dili
konusan bir topluluga gonderilmis olsaydi, dili Arapca olamazdi.
3)Kuranda insanlarin gunluk hayatlarini duzenlemekle ilgili temel ilkeler vardir. Fakat Kuran ne bir anayasadir, ne de
hukuki duzenleme aracidir. Kuran, okunulup, anlasilarak, hayata gecirilmesi istenilen, insanlarin hayatlarini duzenlerken
ondan cikarilan ilkeler dogrultusunda hareket ettikleri ilahi bir rehberdir.
4)Kuranda yer alan hukuki duzenlemeler sinirlidir, dolayisiyla hayatin tamamina iliskin hukuki duzenlemeler Kuranda bulunmaz.
Fakat insanlar icinde bulunduklari zaman, mekan ve sartlara gore, Kurandan hareketle hayatlarini duzenleme imkanina sahiptirler.
Bu imkan Islām'in diger bir kaynagi olan kiyas ve ictihat olarak adlandirilir.
Butun saydigimiz ve sayamadigimiz butun ozellikleriyle Kuran-i Kerim, Islām Dininin ilk ve en onemli kaynagidir. Diger
butun kaynaklar (Kiyas, icma, ictihat, maslahat, orf vs.) Kurana dayandirilarak kullanilmaktadir.
ISLAM DINININ KAYNAGI OLARAK: SUNNET
Islām Hukukunda sunnet kelimesi, Hz. Muhammedin sozlu, fiili ve takrīri davranislari icin kullanilan bir istilahtir. Bu
anlamiyla da fikhin ikinci ana kaynagini olusturur. Degisik bir ifadeyle Islām Hukukuna gore sunnet, Kurandan sonra hukum
koymada kendisinden istifade edilen ikinci buyuk kaynaktir.
Bilindigi gibi Hz. Muhammed, bir toplum icerisinde dogmus, buyumus ve yasamistir. O toplumun kulturu, gelenekleri icerisinde
yetisen biri olarak, icinde yetistigi toplumun temel ozelliklerini benliginde hissetmis, yasamistir. Peygamber oldukdan sonra
da yine o toplumun icerisinde hayatini surdurmus, fakat icinde bulundugu toplumun, Allah'in belirledigi insanlik standartlarina
aykiri tutum ve davrainslarini, Allah'in rizasina uygun tutum ve davranislara donusturmek icin calismistir. Bunu yaparken
de Allah'in kendisine vahyettigi Kuran-i Kerimin yol gostericliginde hareket etmistir.
Peygamberlik oncesi hayati da butun insanlara ornek olacak derecede mukemmelliklerle dolu olan Hz. Muhammed, peygamber
olduktan sonra da ayni sekilde seckin, ornek bir hayat surdurmustur. Bunun yaninda yeni olusmaya baslayan Islām Dininin ana
ilkeleri cercevesinde, eskiyle mucadele etmeyi ihmal etmemis, daima toplum icin faydali, yararli, toplumu iyiye guzele sevkedecek
tutumlar sergilemistir.
Hz. Muhammedin bu ornek sahsiyetinin yaninda, icinde bulundugu toplumun lideri, ortaya cikan hukuki meselelerde cozum
getirme makami, insanlarin dinle ilgili ihtiyaclarinda onlara yol gostericiligi gibi farkli mevkileri tasidigini gormekteyiz.
Bu bakimdan Islām Hukukculari Hz. Muhammedin sozlu, fiili ve takriri tutumlarina bir tasnife tabi tutmuslardir. Unlu Maliki
fakihi Karafī, Hz. Muhammedin tasarruflarini bes ana baslik altinda ele almaktadir. Karafīye gore Hz. Peygamberin tasarruflari:
Peygamberlik (Nubuvvet), Fetva, Kaza, Imamet ve Beseriyet olarak ayrilir.
Peygamberlik Hz. Muhammedin temel gorevidir. Bu sifatiyla Hz. Muhammed insanlara Allah'in gondermis oldugu vahiyleri teblig
etmek gorevini yerine getirmektedir. Fetva sifati ise insanlarin dinle ilgili hususlarda karsilastiklari ve bilmedikleri durumlarda
Allah'in maksadinin ne oldugunu aciklama islevidir. Kaza, insanlarin birbirleriyle olan iliskilerinde karsilastiklari hukuki
durumlarda nasil hareket etmeleri gerektigini aciklama, yani hakimlik yapma gorevdir. Imamet, devlet baskanligi, yani icinde
yasadigi toplumun sevk ve idaresi, diger toplumlarla iliskilerinin duzenlenmesi gibi islerin goruldugu makamdir. Beseriyet
ise, insan olmak bakimindan ortaya koymus oldugu yemek, icmek, uyumak, evlenmek gibi davranislardir.
Hz. Muhammedin butun bu tasarruflarinda bizlere ornek olacak tutum ve davranislari bulunmaktadir. Fakat Islām hukukunda
kaynak olmak bakimindan butunu bu tutum ve davranislar bir degildir. Bunlardan peygamberlik ve fetva islevleriyle ilgili olan
tutum ve davrnaislarina uymak zorunludur. Imamet, Kaza ve Beseriyet sifatlarina istinaden ortaya koymus oldugu tutum ve davranislara
ise uyma mecburiyeti yoktur.
|